Ana içeriğe atla

Grup karar almasının avantaj ve dezavantajları



Grup karar almasının en büyük avantajı kararların daha geniş bir bilgi ve anlayış üzerine inşa edilmesidir. Her katılımcı karara biraz daha fazla bilgi, veri ve farklılık katabilir. Katılım arttıkça seçeneklerin daha ayrıntılı ve sağlıklı olarak değerlendirilmesi mümkün olur. Daha yeni, yaratıcı fikirlerin ve farklı bakış açılarının ortaya çıkması muhtemeldir. Karara katılım arttıkça kararın anlaşılması da kolaylaşır. Katılım arttıkça çözümün kabul edilme eğilimi atar.


Grup Karar almasının en belirgin sakıncası çok fazla zaman almasıdır. Grup kararlarında genellikle üstlerin görüşlerine uygun görüş beyan edenlerin sayısı fazla olur yani uyma yönünde baskılar vardır ve bu eğiliminde olanların katkıları fazla olmayabilir. Karara ilişkin mutabakata varmak zordur. Bu da çalışanlarca kararın kazananlarının ve kaybedenlerinin olduğu şeklinde yorumlanabilir. En uygun kararı seçmek yerine gruplar arasında uyuşma eğilimi ortaya çıkabilir. Grup üyeleri benzeri özelliklere sahip olduklarından farklı kararların ortaya çıkma ihtimali azalır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lütfi Zâde - 95 yaş

Bugün dünyaca ünlü professör Lütfi Zâde  95 yaşını tamamladı. Lütfi Zâde 1921 yılında Bakü’de doğmuş ve 1944 yılından beri de ABD’de yaşamaktadır. 15 yaşına kadar çok fazla kitap okumuş, 15 yaşında artık başkalarının yazdıklarını okumanın yeterli olduğunu düşünerek kendisinin yeni bir şey ortaya koyması gerektiği kanaatine varmış.

Simon Sinek: Mükemmel liderler bir harekete nasıl ilham verirler

Simon Sinek'in altın çember ve sorusu "Niçin" ile başlayan basit fakat güçlü bir ilham verici liderlik modeli var. Onun verdiği örnekler 'Apple', 'Martin Luther King', ve 'Wright' Kardeşleri kapsamakta — ve karşıt olarak da zor günler geçiriyor gibi gözüken Tivo. (yakın geçmişte kazandığı mahkeme ile borsa değerlerini üçe katladı.)

Temel İktisadi Kavramlar

İlkel toplumlardan günümüze ekonomik yaşayış birtakım ilke ve kurallara göre düzenlenmiş; işbölümü, ticaret, bölüşüm gibi konular belli toplumsal kabullere göre yürütülmüştür. Ekonomik hayata ilişkin ne tür ilkelerin olması gerektiği konusunda özellikle Antik Yunan’dan itibaren birçok filozof görüş bildirmiştir. Ekonomik işleyişi dünya üzerinde ilk insanların yaşamaya başladığı döneme kadar dayandırmak mümkün olmakla birlikte modern anlamda İktisadın bir bilim dalı olarak kabul görmesi kabul görmesi Adam Smith’in 1776’da yayınlanan “Milletlerin Zenginliği” isimli eserine dayandırılmaktadır. Günümüzde, temel iktisat eğitiminde Klasik ve Neo-Klasik öğretiler temel alınmaktadır. İktisadi düşünce ve doktrinler ise ayrı bir konu olarak incelenmektedir. okumaya devam et.